Ana içeriğe atla

BURADA ve ŞİMDİ


Şehrin içine karışan coğrafyasına harmanlanan sergiler yok İzmir de
Gizleyen şehirde kaybolma ve görme imkanı yaratan sergilerden bahsediyorum.Ortak samimi bir sağduyudan hareketle inşa edilebilecek bir bakış arayışı benimkisi..
Kamusal alanı sanat ile yeniden yapılandırmak
Şu an düşüncesiyle beraber bu fikir çok iyi. Düz ayak sokaktan gelen sokağı içine alan bir sergi oldu mu bilmiyorum.Sürekli ertelenen bir gerçeklik havası var.Kimse görmüyor,kimse bakmıyor,ya da olsa da olur olmasa gibi..
Bu kent için temel hayati karşılaşma deneyimleri yaşatmak, iletişim şebekesini kurmak ve yaymak gerekiyor.
Bunun için yapmamız gereken böyle düşünen insanları bir araya getirmek
Ama hepimizin kendi hikayesini anlatmaya ve dinlemeye ihtiyacı var
Benim amacım ve çıkış noktamda burası.
Bu aslında bir şehre dair hayal gücünüzü ve bakışınızı aralamak, görünmez olanı görünür kılmak şeklinde oluşan ikili bir deneyim Bu şekilde şehir de kendi devinimlerine katkıda bulunabilir, burada yaşayan insanlara da bu katkıyı yapabiliriz böylece..
Şimdiye kadar yapılmadı ve bu çok sıkıcıydı.
Çünkü İzmir’de böyle bir kültürel dönüşümü tetikleyecek eleştirel bir söylem (uygulanabilir)K2 dışında pek mümkün değil.
Kentsel kültür, kentlerin kimliklerinin ve kentsel yaşamın görsel ve metinsel temsiliyeti gibi konular farklı disiplinler arasında İstanbul’a kıyasla İzmir bu konuda hala karamsar kalıyor
İzmir’de açık alan olarak kurumsal yapıların ve sanat mekanlarının tam olarak İzmir in kültürel yapısına paralel olarak kentlinin kenti üzerine düşünmesini sağlayacak kaç sergiye fırsat verdiğini söyleyebilir misiniz?
Cevap çok sıkıcı olabilir, ya da duymak istemeyebilirsiniz
Bu soru hepimizi ilgilendiriyor, çünkü cevap aranması gereken önemli bir soru
Herkesin burayla ilgili bir fikri var, Çünkü burada yaşıyorlar. Bazılarını görüyoruz, bazılarını da asla göremiyoruz. Hayatları umutları ve soruları var benim ya da bizim yapmaya çalıştığımız şey (kendi çapımızda) bunların üzerine gitmek. Ve bir buluşma noktasını ve anlayışı için çabalamak
Daha bu konuda o kadar çok şey söylenebilir ki
Heterojen bir yapısal yayılmanın içinde estetik anlamda bir hesaplaşmanın yerini etik bir hesaplaşmanın alması dileğiyle
Yeterli ve sürdürebilir geçitler inşa etmek için
Çünkü bu izleyicinin sorunu değil
Bizim sorunumuz
Öncelikle
İzmir için

Sevgilerimle
Mehmet Dere

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto

The Language Habitat: an Ecopoetry Manifesto By James Engelhardt Ecopoetry is connection. It’s a way to engage the world by and through language. This poetry might be wary of language, but at its core believes that language is an evolved ability that comes from our bodies, that is close to the core of who we are in the world. Ecopoetry might borrow strategies and approaches from postmodernism and its off-shoots, depending on the poet and their interests, but the ecopoetic space is not a postmodern space. An ecopoem might play with slippages, but the play will lead to further connections. Ecopoetry does share a space with science. One of the concerns of ecopoetry is non-human nature (it shares this concern with the critical apparatus it borrows from, ecocriticism). It certainly shares that concern with most of the world’s history of poetry: How can we connect with non-human nature that seems so much more, so much larger than ourselves? How can we understand it? One way

Art in İsolation Online Exhibition / Santa Clarita

Art in İsolation Exhibition Virtual  Link

Satın Alınamayan Ortak Kader “Yeni Normal”

Yeni normal.Şu günlerde oldukça duyduğumuz bu kavram  tuhaf ve ıssız olan bir uzamda huzursuzluğun kaygıya doğru  birleşme yarattığı noktada var olmakta.İçimizde bulunduğumuz gerçeklik şimdilerde böyle tarif ediliyor.Acaba gerçekten böyle mi? Yeni ve normal mi?Yeni olan gerçeklik acaba normalleştirici mi?  Bugünlerde çoğu insan nasıl normalleşeceğimiz konusunda tartışıyor, kakafonik tarzda bu tartışmalar hiçbir  şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade eden gürültülü haber bültenlerine yakın benzerlikte yorumlarla beraber buharlaşıyor.Aslında anlamların, kavramların,temsillerin ağına yakalanan  vahşi anlamsız  bedenler olduğumuz gerçeği (Erasmusvari tabiriyle bir  “homo bulla”)ile karşı karşıyayız.Bunun yanı sıra insan hayatında korku ve izalosyonun tam ortasındayken derin ve olumlu bir değişim olabileceği inancıyla uyanıyoruz.Kapitalizmin rasyonalitesi ve şiddetli sonuçları olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan insanlar olarak kendi “elleriyle” işledikler